Kayıt Tarihi :
1/16/2008
Yer : KOSTANTIN
Mesaj Sayısı : 80
39711
YEMINE DAIR ÇESITLI MESELELER...
Forumdaki konuları normal okuyabilmeniz için üye girişi yapmalısınız.
Yemine Dair Çesitli Meseleler
198- Yemin birkaç tane olunca, keffaretler de ona göre olur. Yeminlerin yapildigi yer degismese de yine hüküm böyledir. Buna göre, bir kimse söyle yapacagina veya yapmayacagina "Vallahi" diye yemin ettikten sonra baska baska yerlerde benzeri yeminler yapsa, yeminler birkaç tane olur. Bozdugu bu yeminlerin her birinden dolayi ayri ayri keffaret ödemesi gerekir. Fakat Imam Muhammed'e göre, yemin keffaretleri çogalinca, bunlar bir keffaret ile ödenir. Tercin edilen görüs budur.
199- "Vallahi falan ve falan kimselerle konusmayacagim" yahut "falan ve falan yerlere gitmeyecegim" gibi sözler bir yemin sayilir. Onun için o iki kimseden yalniz birisiyle konusulsa veya o iki yerden yalniz birine gidilse, yemin bozulmus olmaz.
"Vallahi yemek ve su tatmam" denilmesi de öyledir. Bunlardan birini tatmakla yemin bozulmus olmaz. Ancak bunlardan herhangi birini tatmaya niyet etmisse, o zaman bunlardan birini tatmakla yemin bozulur.
200- Olumsuz bir ek ilâvesiyle: "Vallahi ne falan ve ne de falanla konusurum" veya : "Vallahi ne yemek ve ne de su tadarim" denilse bu, iki yemin olmus olur. Hangi biri ile konusulsa veya herhangi biri tadilsa, yemin bozulmus olur ve keffaret gerekir.
201- Yeminlerin hükmü, örf de kullanilan sözlere göredir. Yemin edenin maksad ve niyetine göre degildir. Onun için bir kimse, bir sahsa hiç bir sey vermemek maksadi ile: "Ben sana para vermeyecegim," diye yemin etse, ona paradan baska bir sey vermekle yeminini bozmus olmaz. Çünkü söz ve yemin para lâfzi ile yapilmistir. Örfde (gelenekte) baska seye para denmez. Yine bir kimse: "Evde oturup disariya çikmam" diye yemin etse, o evin bacasindan veya penceresinden çikmakla yemininde hanis (yeminin bozmus) olmaz.
"Su odaya girmem" diye yemin edildigi halde, onun harabesine girildigi takdirde de hüküm böyledir. Çünkü harabe örfde oda sayilmaz.
202- Yeminler, yapildiklari beldelerin örfüne (gelenegine) göre degerlendirilir. Onun için bir kimse: "Bas yemeyecegine" yemin etse, bu yemini, bulundugu beldede satilan baslara bagli kalir. Serçe ve çekirgi gibi hayvanlarin baslarini kapsamaz. Bunlari yemekle yeminini bozmus olmaz.
Yine, bir kimse "Meyve yemeyecegim" diye yemin etse, yemini beldesinde örfen meyve sayilan seylere bagli kalir. Yas üzüm gibi, meyve sayilmayan seyleri kapsamaz. Anlasiliyor ki, yeminde kullanilan bu gibi umumi ifadeler, örf ile özellestirilip kisitlaniyor.
203- Aklen mümkün olup da âdet bakimindan muhal olan bir seye yemin, hemen hanis olmayi gerektirir. Bunun için bir kimse: "Ben göge çikacagim, ben su tasi altin yapacagim" diye yemin etse, hemen hanis olur (yemini bozulur ve keffaret ödemesi gerekir.) Fakat böyle bir yemin, bir vakte baglanmis olursa, o vakit çikmadikça hanis olmaz. "Vallahi su demiri on güne kadar elmas yapacagim" diye yemin edilmesi gibi. Bu yemin üzerinden on gün geçmeden hanis olmayacagi gibi, on günden önce ölse yine hanis olmaz, keffaret de gerekmez.
204- Zaman belirlemeksizin yapilan yeminlerde, yemin edilen sey imkânsiz hale gelmedikçe yemin bozulmaz. Fakat is imkânsiz hale gelince, yemin bozulur ve keffaret gerekir. Bir kimse bir zata hitaben: "Vallahi ben seni ziyaret edecegim" dedigi halde uzun bir müddet ziyaret etmese, yemini bozulmaz. Fakat ziyeret etmeden o yemin eden veya ziyaret edilecek zat ölürse, yemin bozulur (hanis olur.)
Zaman belirlenince, o zamanin sonuna bakilir, "Ben seni yarin ziyaret edecegim " yemin edilmesi gibi ki, o günün günes batmasi zamanina kadar devam eder. O gün ziyaret yapilmadan günes batinca yemini bozulur.
205- Bir hududa bagli olan bir yemin, o hududun kalkmasi ile geçersiz olur. Çünkü yeminde durmaya bir imkân kalmamistir. Bunun için bir kimse: "falan zat izin vermedikçe, ben su kimse ile konusmam" diye yemin edip de, o zat izin vermeden ölse, artik yeminin bir hükmü kalmaz. Yemin eden sahis, o kimse ile konusur ve bundan dolayi da keffaret gerekmez.
"Sen borcunu vermedikçe senden ayrilmam" diye yemin yaptiktan sonra, borcun bagislanmasi da bu türdendir. Artik yemin kalkmis olur.
Fakat Imam Ebû Yusuf'a göre, bu gibi hallerde yemin devamliligini sürdürür. Artik sart (mesela konusma) ne zaman gerçeklesirse yemin bozulur ve keffaret veya sarta baglanan ceza gerekli olur.
206- Yemin edilen seyin yok olmasi veya gitmesi, yemin baglantisina engel olur. Buna göre bir insan: "Falana su hakkini yarin veririm" diye yemin ettigi halde, bugün verecek olsa yemininde hanis olmaz (yemini bozulmaz) ve keffaret gerekmez. Bu mesele Imam Azam ile Muhammed'e göredir. Imam Ebû Yusuf'a göre, ertesi gün olunca hanis olur.
207- Yeminler evvelce söylenmis bir söz veya isle baglantili olur. Buna göre bir kimse, hazirlanan belli bir yemege davet edilmekle: "Vallahi ben yemem" diye yemin etse, bu yemini o belli yemege bagli kalir. Baska bir yemek yemesi ile hanis (yeminini bozmus) olmaz.
208- Yeminler mümkün olan bir mertebe ile bagli kalir. Bunun için: "Falan sahsi su eve sokmayacagim" diye yemin edilse, bakilir: Eger yemin eden o evin sahibi ise, o sahsi eve girmekten hem söz, hem de fiil ile mümkün oldugu kadar engellenmesi lâzim gelir. Degilse, eve girmekle hanis olur. Fakat ev baskasinin oldugu takdirde, yalniz sözle engellemesi yeterlidir. Çünkü kiraciliktan dolayi onu bilfiil çikarmak hakkina sahib degildir. Yemin eden için mümkün olan böyle sözle çikarmaya tesebbüs etmektir.
Yine, bir sahsa hitaben: "Ben, seni hapsettirmem", diye yemin eden kimse, o sahsi hapsettirmek isteyen alacaklilara karsi sözü ile engel olmaya çalistigi halde, engel olamazsa hanis olmaz (yemini bozulmaz).
Yine, "Falan sahistaki alacagimi bugün onda birakmayacagim" diye yemin eden kimse, o gün hakime basvurup alacagini istese (dava etse), borçlunun da inkâri üzerine ona yemin teklif edilmesini istese, artik hanis olmaz. Çünkü kendisi için mümkün olan bundan baska bir sey yoktur.
209- Yeminler nisbetin kaybolmasi ile son bulur. Söyle ki: "Falan sahsin evine girmem" veya "yemeginden yemem, elbisesini giymem, zevcesiyle ve dostu ile konusmam" diye yemin eden kimse, ev satildiktan sonra o sahsin evine girse veya yemeginden yese veya elbisesini giyinse veya kendisinden tamamen ayrilan zevcesi ile veya o adama düsman kesilen dostu ile konussa, yemini bozulmus olmaz. Fakat yeniden satin alacagi bir eve girse veya yemeginden yese veya elbisesini giyse veya nikahlayacagi yeni zevcesi ile veya edinecegi yeni bir dostu ile konussa, yemini bozulur ve keffaret gerekir.
Ev, yemek ve elbise isaretle belirtilmis olsun veya olmasin fark etmez. Çünkü bunlardan dolayi sahiblerine düsmanlik edilmez. Fakat zevceye veya dosta isaret ederek: "Su karisi ile, su dostu ile konusmam" diye yemin edilirse, yemin bunlara bagli kalir. Bunlarla zevciyet veya dostluk ilgisinin kalkmasindan sonra da, onlarla konusulursa hanis olur (yemin bozulur ve keffaret gerekir). Çünkü bunlarin zatlarina düsmanliktan dolayi yemin edilmis olmasi mümkündür.
210- Bir kimse karisina veya borçlusuna: "Benim iznim olmadikça evimden veya sehirden bir tarafa çikmayacaksin", diye yemin etse, bu yemin zevciyet ve alacagin devamina baglanir. Zevciyet kalktiktan veya borç ödendikten sonra çikacak olsalar, artik o yemin eden kimse hanis olmaz (yemini bozulmus olmaz)
211- Yeminin bir cümlesinde bulunan bir belirsizlik, ayni cümledeki diger bir belirsize dahil olur. Fakat belirli olan bir sey, belirsize dahil olmaz. Buna göre, bir insan: "Su eve kim girerse, söyle olsun" diye yemin etse, o eve kendisinin girmesi ile de hanis olur. O ister kendisine ait olsun, ister olmasin fark etmez. Fakat: "Su evime her kim girerse, söyle olsun" diye yemin ederse, oraya kendisinin girmesi ile hanis olmaz. Çünkü evi kendisine nisbet etmekle kendisi belirlenmis oluyor. Artik ayni cümlede bulunan belirsiz bir anlama dahil olmaz.
Baskasina hitaben: "Senin su evine her kim girerse, senin yemeginden her kim yerse, söyle söyle olsun" diye yapilan bir yeminde de, muhatabin o eve girmesiyle veya o yemekten yemesiyle yemin bozulmus olmaz (keffaret gerekmez).
212- Yemin ifadesinin bir cümlesindeki belirlilik, diger bir cümlesindeki belirsizlige dahil olur.
Örnek: Bir kisi kendi kölesine hitaben: "Bana su haberi her kim müjdelerse, sen azad ol" diye sarta baglayarak yemin ederse, o haberi bizzat kölesi de müjdelese, köle azad olur. Demek ki, bu durumda, "Sen azad ol" hüküm cümlesine muhatap olan köle "her kim müjdelerse" sart cümlesinin kapsami içine girmis oluyor.
213- Bir kimse âdete göre bizzat kendisinin de yapabilecegi bir isi yapmamaya yemin ettigi halde, o isi kendisi için baskasina vekâlet ve emir suretiyle yaptirsa, bakilir: Eger o islem, hukuku bizzat yapana ait islemlerden ise, bunun yapilmasindan dolayi o kimse hanis olmaz. Alim, satim, kiraya verme, kiralama, bir maldan ikrar yolu ile sulh olma, bir mali bölme, bir davayi ikrar veya inkâr yolu ile cevablama, akil ve balig olan bir çocugu evlendirme gibi islemler bu türdendir.
Örnek: Bir kimse: "Vallahi ben bu evi satin almayacagim" diye yemin ettigi halde, onu bir vekil araciligi ile satin alsa, yemininde hanis olmaz. Fakat yemin edilen islem, isi yapana ait olmayip müvekkile ve emreden kimseye ait islemlerden ise, bu isi vekil ve emir suretiyle yaptirmakla da o kimse hanis olur. Evlenme, bosanma, mal karsiliginda bosanma, hibe, sadaka, havale, vasiyet, vakif, emanet, ariyet verme ve alma, borç alma, kisastan dolayi sulh, emanet verip alma, borcu ödeme, borcu alma, elbise dikme, elbise giydirme, hayvan kesme, hayvana bindirme, küçük yastaki çocugu evlendirme gibi...
Örnek: "Vallahi falan kadini nikahlamayacagim" diye yemin eden kimse, o kadini bir vekil araciligi ile nikahlasa, yemininde hanis olmakla üzerine keffaret gerekir. Çünkü bu hususta vekil, bir araç ve bir elçiden baska bir sey degildir. Bu islemin bütün haklari o yemin edene aittir.
214- "Sunu , su adama bagislayacagim" diye yemin eden kimse, o seyi bagisladigi halde, o adam kabul etmese hanis olmaz (yemini bozulmus sayilmaz). Ariyet, vasiyet ikrar gibi, diger bagis suretiyle olan sözlesmelerde de hüküm böyledir.
Fakat: "Su mali falan zata satacagim" diye yemin eden kimse, o mali sattigi halde o zat mali kabul etmese hanis olur (yemini bozulmus oldugundan keffaret gerekir). Çünkü satma islemi kabule baglidir. Yalniz sattim demekle baglanti olmaz. Satma islemi de yapilmamis olur. Kiralama, nikâh ve rehin gibi, iki tarafin icab ve kabulleri üzerine yapilan islemlerde de hüküm böyledir. Bunlar üzerindeki yemin, olumsuz olarak yapildigi takdirde de bu hüküm uygulanir. Örnek: Bir kimse: "Su mali falan adama bagislamayacagim" diye yemin ettigi halde, bagislayip da o adam kabul etmese, hanis olur. Aksine olarak: "Satmayacagim" diye yemin ettigi halde satsa da o adam kabul etmese, hanis olmaz.
Demek oluyor ki, hibe gibi bagislamalarda, yalniz bagislayicinin icabi (tek tarafli irade beyani) yeterli oluyor. Fakat alisveris ve kiralama gibi karsilikli irade beyanlarini (icap ve kabulü) gerektiren islemlerde, yalniz bir taraftan yapilan icab beyani yeterli olmuyor. Kabulün de bulunmasi gerekiyor.
215- Sohbet ve birbiriyle anlasip yaklasma, lezzet ve aci duyma, üzüntü ve sevinç gibi sagliga bagli bulunan islerde yemin, yalniz saglikla kayitlanir. Ölünün diriye ortak olacagi islerde ise, hem hayat hem de ölüm hallerinde geçerli olur.
Buna göre, bir kimse, bir adama hitaben: "Seninle konusursam, senin yanina girersem, seni öpersem, seni dögersem söyle olsun" seklinde yemin ettikten sonra, o adam ölse, artik yeminin bir hükmü kalmaz. Ölü halinde olan o adama söz söylemekle veya yanina girmekle veya onu öpmekle veya onun cesedine vurup dövmekle yemin bozulmaz ve ceza gerekmez.
Fakat: "Seni yikarsam, sana elbise giydirirsem, sana dokunursam, seni bir seye bindirirsem, seni tasirsam" seklinde yemin etse, onu öldükten sonra yikamakla, kefenlemekle, vücudunu oksamakla, bir seye bindirmekle veya tasimakla hanis olur, kefffaret gerekir.
216- "Falan kimse ile konusmayacagim, söz söylemeyecegim" diye yapilan yemin, o kimseye sadece isaret etmekle, mektub yazmakla veya haber göndermekle bozulmus olmaz. Çünkü bu isler, konusma ve söyleme sayilmaz.
217- "Konusmayacagim" diye yemin eden kimse, namazda Kur'ân okumakla veya tesbih çekmekle hanis olmaz (yemini bozulmaz). Namaz disinda ise bir görüse göre hanis olur, diger bir görüse göre olmaz. Çünkü bu okuma, örfde konusma sayilmaz. Diger kitablari okumada da alimlerin ihtilâfi vardir.
218- "Oruç tutmam" diye yemin eden kimse oruca niyet edip baslayinca hanis olur. Çünkü orucun mahiyeti mutlak surette imsaktan ibarettir. O da, oruca baslamakla gerçeklesmis olur.
"Namaz kilmamaya" yemin eden kimse, namaza baslayip ilk rek'atta secdeye alnini koymakla hanis olur. Çünkü böyle bir rekât kilinmadikça namazin mahiyeti tamamen bulunmus olmaz.
"Hac yapmamaya" yemin eden bir kimse de, sahih bir hacca baslayip farz olan tavafin çogunu yapinca hanis olur.
219- "Zevcesini dögmemege" yemin eden kimse, onun saçlarini çekse veya gerdanini isirsa veya sikistirsa veya burnuna dokunup kanatsa bakilir: Eger bunlari öfke halinde yapmissa hanis olur. Oynasma halinde yapmis ise, sahih olan görüse göre hanis olmaz. Bununla beraber bu dögmekte aci vermek sarttir. Maksada gelince, bunda iki görüs vardir. Bir görüse göre, kasid da sarttir. Diger bir görüse göre sart degildir. Onun için böyle yemin eden kimse, baskasini dögmek isterken, yanlislikla zevcesine vuracak olsa, birinci görüse göre hanis olmaz, çünkü kasid bulunmamistir. Buna örfen de dögme denmez. Ikinci görüse göre hanis olur; çünkü dögme isi gerçeklesmistir (bunda kasid aranmaz).
220- "Yeryüzünde oturmamaya" yemin eden kimse, yere bitisik olmayan bir sergi, bir hasir, deri veya tahta üzerine otursa hanis olmaz.
Yine: "Su dösek üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, o dösek üzerine konulan baska bir dösek üzerinde uyusa hanis olmaz.
Yine: "Su tahta üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, onun üzerine konulan diger bir tahta üzerinde uyusa, yemininde hanis olmaz. Fakat dösek üzerine bir yüz takilsa veya tahtanin üzerine bir sergi çekilse, bir hasir dösense hanis olur.
221- "Yatagimda" veya "su yatakta uyumam" diye yemin eden kimse, bedenin çogunlugu ile o yataga girip uyumadikça hanis olmaz.
222- "Bir yere veya bir eve ayagini basmayacagina" yemin eden kimse, o yere sonradan yürüyerek veya bir seye binerek gidecek olsa hanis olur. Çünkü bir yere ayak basmak, örfde oraya girmek demektir. Fakat böyle yemin ederken yürüyerek girmeyecegini kasdetmis bulunursa, binitli olarak girmekle hanis olmaz. Çünkü sözünün gerçegini dilemis olur.
223- "Bir yere girmeyecegine" yemin eden kimse, oraya tutulup sokulsa, hanis olmaz. Bu davranisa karsi çikmasa da hüküm aynidir. Çünkü yemini, bizzat kendisinin gitmesi ile ilgilidir. Fakat bu yere sonradan kendisi girecek olsa, hanis olur.
224- Siddet ve zorlama, bir maksadi gidermeyecegi cihetle, yeminin akdine engel olmaz. Buna göre: "Su belli seyi yemeyecegim" diye zorla veya rizasi üzere yemin eden kimse, o seyi sonradan siddet ve zorlama ile yiyecek olsa hanis olur. Yine baygin veya mecnun oldugu halde yedigi takdirde de hüküm böyledir.
Fakat: "Içmeyecegine" yemin ettigi bir seyi, baskalari zorla bogazina akitacak olsalar hanis olmaz. Çünkü bunda kendi isi bulunmamistir. Sonradan kendi rizasi ile içerse hanis olur.
(Imam Safiîye göre zorlama, yemin baglantisina engel olur.)
225- "Vallahi yersem, içersem, giyersem söyle olsun" seklinde yemin eden kimse, her ne yese, ne içse, ne giyinse hanis olur. Eger ben su yemegi, su suyu veya su elbiseyi kasdettim dese, benimsenen görüse göre gerek kaza (mahkeme hükmü), gerekse diyanet bakimindan sözü kabul edilmez.
Fakat, "Vallahi bir sey yersem, bir sey içersem, bir sey giyersem söyle olsun" diye yemin eden kimse, bununla belli bir seyi kasdetmis oldugunu söylerse, kaza (hüküm) bakimindan degil de, diyanetçe tasdik olunur.
226- "Falan sahsin kardesleri, zevceleri, dostlari ile konusmayacagim" diye yemin eden kimse, bunlarin hepsi ile konusmadikça hanis olmaz. Kardeslerinin veya dostlarinin bir kismi ile konusmus olsa da hanis olmaz; çünkü yeminde bunlarin tümü murad edilmistir. Fakat o sahsin yalniz bir kardesi veya bir zevcesi veya bir dostu oldugunu bildigi halde böyle yemin etse, yalniz biri ile konusmakla hanis olur.
227- Bir kimse, baskasindaki bir alacagini taksit taksit almayacagina yemin ettigi halde, ondan bir mikdarini alacak olsa, bundan sonra geri kalanini da almadikça hanis olmaz.
228- Bir kimse: "Mali bulunmadigina" dair yemin ettigi halde, ticaret için olmayan esyasi, akari veya arazisi bulunsa, bununla hanis olmaz, çünkü bunlara örfde mal denmez, denilirse hanis olur.
229- "Ben bu isi elbette yapacagim, su adami elbette ziyaret edecegim" seklinde yapilan yeminler, bir defa için geçerlidir. Bir defa ziyaret yapilinca yemin yerine gelmis olur.
230- Çocuklarin, delilerin, uykuda bulunanlarin yeminleri geçerli degildir. Fakat sarhosluk veren içkilerden birini içmis olan bir sarhosun yemini, akli basinda onlanin yemini gibidir. Çünkü onun sarhoslugu, kendi kasid ve iradesine baglidir. Onun için ettigi yemine bagli kalmazsa hanis olur.
231- "Insallah=Allah dilerse" seklinde istisnada bulunarak Allah'in dilemesine baglanan yemin ve adaklarda, yemine veya adaga aykiri bulunmak hali düsünülmez. Bunun için bir kimse: "Allah'a kasem ederim ki, yarin insallah su isi yapacagim" diye yemin etse veya: "Su isim olursa, Insallah su kadar gün oruç tutayim" diye adakta bulunsa da ertesi gün o isi yapmamis olsa veya isi oldugu halde adadigi orucu tutmasa hanis olmaz ve günah islemis olmaz. Çünkü bu halde o isin yapilmasi veya orucun tutulmasi, Yüce Allah'in dilemesine baglanmistir. Allah'in herhangi bir isi dileyip dilemedigi, o is meydana gelmeden önce bizim tarafimizdan bilinemez.
Bu gibi istisnalar (Allah dilerse sözleri), Imam Azam ile Imam Muhammed'e göre sözün hükmünü geçersiz kilar. O sözü kesinlik halinde çikarir. Imam EbûYusuf'a göre de, o bir sart yerindedir. Artik o sart bizce gerçeklesmedikçe (yemin aninda o isin meydana gelmesi bizce bilinmedikçe) ceza gerekmez.
(Imam Malik'e göre, bu istisna halinde de, yeminin ve nezrin hükmü lâzim gelir.Çünkü her sey Allah'in dilemesine baglidir. Insallah denmesi, teberrük içindir. Bundan dolayi onu söylemekle yapilan yeminin veya nezrin hükmü degismez.)
BU VATANI KARSILIKSIZ SEVEBILENLERIN MEKANI (GÜNVAKTIGENÇLIKA)