Kayıt Tarihi :
9/6/2008 1
Yer : Istanbul
Mesaj Sayısı : 286
39699
Tibbin hâlâ yanitini bulamadigi soru: Kanser
Forumdaki konuları normal okuyabilmeniz için üye girişi yapmalısınız.
1-7 Nisan haftasi ülkemizde “Kanser Haftasi” olarak degerlendiriliyor. Bu yil da üniversite hastaneleri basta olmak üzere kamuoyunu biraz olsun bilinçlendirmek, bilgisi olanlari güncellemek ve tedavi bilincini pekistirmek için pek çok aktivite düzenlendi. Ama gelin görün ki terör, issizlik, Irak, Iran derken gündelik bos hayhuy arasinda çabalar fisilti kadar etki bile yaratamadi maalesef. Zaten medyanin saglik haber anlayisi diyet, anti-aging, detoks veya skandal gibi yabanci kökenli sözcükler arasinda sikisip kaldigi için halki bilinçlendirmek gibi düsük reytingli bir kavrama yabanci kalmasi her zaman oldugu gibi dogal karsilandi. .
Kanser belasi maalesef geçen yila ait yayinlanan istatistiklerde yurdumuzda en sik görülen ikinci ölüm nedeni olmaya devam ediyor. Biz de yeni açiklanan ve politik polemiklerin gölgesinde kaybolup giden veriler isiginda iki yazimizi bu tatsiz hastaliga ayirmak istiyoruz. Siz okuyucularimizi az da olsa bilgilendirmek ve olur ya Allah basa vermesin ama belirtiler konusunda bilinçlendirmek amacimiz. Ilk yazimizi hastaligin tanimi, belirtileri, risk faktörleri ve tanisina; ikinci yaziyi da tedavi yöntemleri üzerine hazirladik.
Her zaman oldugu gibi ‘kanser’in kisa bir tanimiyla baslayalim.
"Kanser" tek bir hastaligin degil, aksine her organi etkileyebilecek kalabalik ve karmasik bir hastaliklar ailesinin adi. Her yil ortaya çikan kanser vakalarinin yarisi akciger, prostat, gögüs ve kalin bagirsak kanseri. Kanser her yastaki insani tehdit etse de 50 yasin üstünde görülme sikligi daha fazla.
Vücudumuzun eskiyen ve hasar görüs hücrelerini yenilemek için sürekli olarak bölünen ve çogalan hücrelerde basliyor. Bazen hücreler gereksiz yere bölünerek bir doku birikmesine yol açar. Bu birikmis dokuya tümör denir. Çogu zaman bu tümörler iyi huyludurlar, bazi saglik problemlerine sebep olsalar da kansere yol açmiyorlar.
Ancak, eger anormal bir hücre bölünmeye baslarsa, sonuçta kötü huylu bir tümör olusturuyor. Çogu kötü huylu tümörler hizla büyür ve yakinlarindaki doku ve organlara da atlarlar. Kanserli hücreler, dolasim sistemini kullanarak vücudun diger bölgelerine de atlayabilir. Kanserin basladigi yerden baska bir bölgeye atlamasina metastaz adi verilir. Maalesef hastaligin en korkulan ve isleri karistiran asamasidir.
Son yillarda kanserden ölüm oranlarinda, bilhassa hastalanma bakimindan kadinlara göre daha yüksek bir yüzdeye sahip erkekler arasinda, bir azalma gözlenmekte. Kamuoyunda olusan bilinçlenme sonucunda, düzenli olarak kontroller, erken teshis ve saglikli bir hayat biçimini benimseyenlerin sayisi giderek artmakta.
Kanserin pek çok türü var. Kanserin nerede oldugu ve kanserli hücrelerin mikroskop altinda nasil göründügüne bagli olarak tani konur. Söz gelisi gögüs kanserinin memenin neresinde basladigina ve yakindaki organ ve dokulara atlama egilimine göre siniflandirilmis bir kaç türü vardir. Tüm kanser türlerinin %80'i dokularda olusan türdendir. Alt grup olarak sarkoma kemik, kas, kikirdak ve yag dokuda görülenler; Lösemi kan ve kan yapan organlarda görülen; Lenfoma ise vücutta filtre görevi gören kanallar ve kavsaklardan olusan lenf sistemini etkileyen kanser türleri. Lenf sistemi, kana ve dokulara besinleri tasir ve bakteri ile diger yabanci "istilacilarin" dolasim sistemine sizmasini engeller. Lenfomanin 20'den fazla türü var.
Nedenlerine gelince…
Kanser türlerinin büyük çogunlugunun (yaklasik %80) nedeni belli degildir. O yüzden konu spekülasyonlara ve umut tacirligine son derece uygun olmakta.
Bilinmeyen bir sebepten dolayi bazi belirli saglikli genler degisim geçirerek hizla çogalmaya baslar (mutasyon). Bu mutasyonlara yol açabilecek birkaç çevresel faktör mevcuttur. Aslinda, pek çok kanser türü daha saglikli yasamaya özen göstererek engellenebilir.
Genellikle hastalar hep suçlayacak bir seyler arar. Risk faktörlerini özetleyelim o zaman…
Kanserin en sik görüldügü grup 50 yas üstüdür, Yüksek kolestrol ve fazla yag içeren beslenme basta kalin bagirsak olmak üzere bazi kanser türleri için ispatlanmis risk faktörü.
Net bir baglanti kurulamamis olsa da arastirmalara göre sismanlik bazi kanser türleri için tetikleyici etkenlerden biri olabiliyor. Pasif içicilerde (sigara içmeyen ancak içilen ortamlarda bulunanlar) bile akciger kanseri riskini çok fazla arttirmakta. Pipo ve puro gibi diger tütün ürünleri de agiz, dil ve girtlak kanserleri ile ilintili. Asbest, benzin ve radon benzeri kimyasallara uzun süre maruz kalmak da kansere yol açan sebeplerden.
Günesin zararli ultra-viole (mor ötesi) isinlari Melanoma basta olmak üzere cilt kanseri ile direk ilgili. Geriye kalan %20 kalitimsaldir, yani kansere sebebiyet veren anormal gen anne-babadan çocuga geçerek ailenin tüm gelecek kusaklarinda o tür kanser riskini artirmakta. Yine de kansere sebebiyet veren gene sahip olmak otomatik olarak kansere yakalanmayi gerektirmiyor. Eger kalitimsal bir kanser hastaligindan süpheleniliyorsa, aile üyelerinin genetik testler yaptirarak risk oranlarini belirlemeleri gerekir. Yüksek risk tasiyan aileler için düzenli kontroller önerilmekte. Bu sayede, tedaviye en iyi cevabin alindigi dönemlerde erken teshis imkani dogmakta. Ailenizde kanserli birkaç akraba, normalden daha erken yasta görülen kanser, çoklu kanser öyküsü varsa dikkatli olabilirsiniz.
Belirtilere gelince…
Ne yazik ki, pek çok kanser türü iyice gelismeden yahut agriya sebebiyet vermeden evvel herhangi belirgin semptom göstermezler. Kanserin ilk belirtileri fazla belirgin olmadigi için genellikle daha az tehlikeli hastaliklarin belirtileri ile karistirilirlar. Iste kanserin yedi isareti:
- Tuvalet aliskanliklarinda degisiklik
- Bir türlü geçmeyen agri
- Olagan disi kanama ya da akinti
- Vücudun herhangi bölgesinde kalinlasma ya da yumrulasma
- Yutkunma ya da hazim zorlugu
- Sigil, ben ya da lekelerde gözle görülür degisim
- Rahatsiz eden öksürük ya da ses kisikligi
Bazi belirtiler ise belirli kanser tipleri ile ilintili. Mesela zor idrara çikma prostat, nezle benzeri sikayetler ise akut löseminin isaretçileridir. Olagandisi belirtileri doktorunuza danismaktan çekinmeyin! Pek çok kanser türünün teshisi için testler mevcuttur. Unutmayin, erken tani hayat kurtarir. Ama hayati da kendinize zindan etmeyin.
Tani yöntemlerinden de bahsedelim.
Bilim adamlari kanserin mekanizmalari hakkinda daha çok aydinlandikça yeni tani yöntemleri gelistirmekte ve mevcutlari da iyilestirmektedir. Eger doktorunuz kanser oldugunuzdan süpheleniyorsa bazi tahlilleri yaptirmanizi isteyebilir. Bu tahliller doktorunuz tarafindan yapilabilecegi gibi, hastanelerin kanser ile ilgili bölümlerinde de yapilabilir. Tahlilleri kim yaparsa yapsin, mutlaka bir kanser uzmanindan görüs almaniz kuvvetle tavsiye edilmekte. Lenfomalar basta olmak üzere bazi kanser türleri kanser uzmanlar için bile teshis etmesi zorlu hastaliklardir. Kesin ve isabetli teshis, en uygun tedavinin belirlenmesine imkan saglayacaktir. Örnegin küçük bir parça doku örnegi cerrahi müdahale ile alinip mikroskop altinda kanserli hücrelerin varligina karsi incelenebilir (biyopsi). Ucunda kamera olan esnek plastikten bir tüp vücudun bosluk ve organlarina sokularak doktorun süpheli alani görmesi saglanabilir (endoskopi). Vücudun içinden görüntü elde etmek için bazi yöntemler kullanilabilir (Röntgen, tomografi, manyetik rezonans veya ultrason gibi)
Bazi tümörler "tümör isaretleri" denen maddeler salgilarlar. Bu maddeler kan tahlilleri ile rahatlikla tespit edilebilir. Ancak tek baslarina kan tahlilleri sonuca varmak için yetersizdirler ve taniyi dogrulamak için baska yöntemler de kullanilmalidir.
Baslica dört tür kanser tedavisi var: ameliyat, radyoterapi, kemoterapi ve immunoterapi. Bu tedavilere tek baslarina olabilecegi gibi birlikte de uygulanabiliyor. Tümörün bulundugu yer, büyüklügü ve durumu kadar hastanin genel saglik durumu hangi yöntemin ya da yöntemlerin uygulanacagini belirlemede önemli. Genetik tedavi ve kanser asilari gelistirme çabalari da klinik testlerle devam etmekte.
Cerrahi müdahale kanser tedavisinde kullanilan en eski yöntem. Kanser hastalarinin yaklasik %60'ina cerrahi müdahale yapilir. Koruyucu ameliyatlar kanserin olusmasini engellemek için yapilir. Bagirsak kanserlerinin pek çogu, kansere dönme ihtimali yüksek poliplerin habislesmeden alinmasi ile önlenebilir.
Kanserin durumunu görmek için de cerrahi müdahale yapilabilir. Kimi zaman bu müdahale de yarik açma yerine esnek bir tüpe bagli ince kameralarin vücudun bosluklarina sokulmasi ile yapilir. Tedavi amaçli cerrahi müdahaleler tümörün alinmasi için yapilir. En iyi sonuç basladigi yerden yayilmamis kanserlerde alinir ve genelde tüm kanserli hücrelerin yok edilmesini garanti altina almak amaciyla ameliyati radyoterapi ya da kemoterapi takip eder.
Kemoterapi, kanserli hücreleri öldürmek, büyümelerini kontrol altina almak ya da agriyi azaltmak için güçlü ilaçlarin kullanildigi bir tedavi yöntemi. Kemoterapide kanserin türüne ve yayilma hizina bagli olarak bir veya birden fazla ilaç kullanilir. Kemoterapi ile birlikte ameliyat ve radyoterapi de uygulanarak tüm kanserli hücreler hedeflenir.
Kemoterapinin yan etkileri hastadan hastaya degismektedir. Iyi haber olarak bu yan etkilerin bazilarini gideren tedaviler mevcuttur ve dökülen saçlar, kimi zaman farkli bir renk ve tüpte olsa da, yeniden uzamaktadir. Kemoterapinin en çok görülen yan etkileri geçici saç dökülmesi, yorgunluk, mide bulantisi, agri, enfeksiyon riski, depresyon, günese karsi hassasiyet, ellerde ve ayaklarda uyusma ve güç kaybidir.
Radyasyon tedavisi olarak da bilinen radyo terapide, yüksek enerjili isinlar ya da parçaciklar hedeflenen bölgedeki kanserli hücreleri yok etmek amaciyla kullanilirlar. Radyasyon kanserli hücrelerin kimyasal yapisini bozarak çogalmalarini önler. Radyoterapi bilhassa belli bir noktada yogunlasmis tümörlerde ve kan dolasimini etkileyen lösemi ve lenfomada uygulanir.
Yan etkiler genellikle radyasyona maruz kalan bölgeyle sinirli olsa da bazi hastalarda yorgunluk ve halsizlik görülebilir. Radyoterapiden etkilenen normal hücreler genelde kendilerini yenilerler. Bu etkiler genelde bir kaç haftada geçer. Radyasyona maruz kalan bölgedeki saç dökülmesi kalici olabilir.
Günümüzde kanser arastirmalarinda üzerinde en çok durulan konu kansere yol açan eksik ya da arizali genleri bulmaktir. Gen tedavileri deneysel düzeydedir ve çogu halen hayvanlar üzerinde test edilmektedir. Insanlar üzerinde çok az sayida klinik test yapilmaktadir.
Gen tedavisi arastirmalarinda odaklanan nokta, eksik ya da hasarli genin yerini alabilecek islevsel ve saglikli genin hedefteki hücrelere tasinabilmesidir.
Gen tedavisi çok karisik bir arastirma alanidir ve halen daha cevaplanmamis pek çok soru vardir.
Kanserle savasta vücudun kendi dogal savunmasini kullanan yeni tedavi yöntemleri de gelistirilmistir. Biyoterapi olarak da bilinen immünoterapi, vücudun ilk savunma hatti olan beyaz kan hücrelerini (akyuvarlar) etkileyerek bagisiklik sisteminin gücünü arttirmakta ve saglikli dokulara hiç zarar vermeden, ya da çok az vererek kansere karsi güçlü bir savunma olusturmaktadir. Diger kanser tedavilerinin yan etkilerini azaltmak için de immünoterapiden faydalanilir.
Vurgulanmasi gereken önemli nokta kanser tedavisindeki gelismelerin insanlarin daha uzun yasayacagi anlamina gelmesi ancak yasamlarinin eskisi gibi olacagini garanti edememesi. Maalesef medyada konu bazen çok abartilmakta ve bu ayrintilar atlanarak hastalar yaniltilmakta.
Kanser tani ve tedavisi çok stresli oldugu için doktorunuz, aklinizi, ruhunuzu ve vücudunuzu odaklayarak rahatlayabileceginiz bazi aktiviteler önerebilir.
Çalismalar kansere karsi savasta kendini iyi hissetmenin önemini göstermistir. Ancak, unutulmamalidir ki tamamlayici tedaviler asil tedaviye destek olmalari amaciyla yapilirlar, asla asil tedavinin yerini alamazlar. Egzersiz vücudunuzu formda tutarak kansere karsi direncini arttirir, stresinizi azaltir ve hatta kanser tedavisinin bazi yan etkilerinden kurtulmanizi saglar. Pek çok kanser hastasina hafif fiziksel aktiviteler, özellikle yürüyüs ve hafif aerobik yapmalari tavsiye edilmekte. Yoga vücut ve akil üstünde kontrolün saglanmasini bazi nefes egzersizleri ile kaslarinizi daha esnek yapar. Masaj, meditasyon ve hipnozun da bu anlamda yarari gösterilmis.
Kesin ve tam iyilesmeyi getiren tek bir tedavi yöntemi olmadigi için kanser konusu farkli ve alternatif yöntemlerle istismar edilmekte. Son olarak bu konuya dikkat çekerek kapatmak isteriz.
"Alternatif" ve "Tamamlayici" ayri terapiler olsalar da zaman zaman bir birlerinin yerine yanlis olarak kullanilmakta. Tamamlayici tedaviler, standart tedavilere ek olarak uygulanirken, alternatif tedaviler standart tedavinin yerine uygulanmakta. Bilimsel testlerden geçmedigi halde pek çok alternatif tedavinin kanseri iyilestirdigi iddia edilmekte. Bilim adamlari tarafindan test edilen alternatif tedavilerin ise genellikle etkisiz hatta bazen tam tersi olarak kötü etkili ve tehlikeli oldugu ortaya çikarilmis. Bir kaçi alternatif tedavide ümit verici gelismeler olsa da su ana dek otoritelerden onay alinamamis.
TV, radyo, internet veya el ilanlarinda dolasan ve bilimsel kanit içermeyen alternatif tedavilere karsi çok dikkatli olmak gerekir.
Ancak doktoru tarafindan kanser tanisi konan bir kimsenin, baska bir kanser uzmanindan ikinci bir
görüs almasi akillica olabilir. Eger uzman ilk teshise katilirsa, hangi tedavi seçeneklerini oldugunu zaten belirtecektir.
Gelelim kalan ömrün uzunluguna…
Buna kanser uzmani hastaligin tedaviye nasil verdigini degerlendirerek hükmeder. Eger erken tanindiysa, bazi hastalar hafif tedavilerle iyi olabilmektedirler. Diger taraftan ilerlemis kansere sahip hastalarin tedavi seçenegi olmayabilir ya da çok düsük bir hayatta kalma ihtimalleri olabilir.
En kötü haberi alan hastalar en küçük bir iyilesme umudunu sonuna kadar kovalayabilir ya da kisisel islerini halledebilecek kadar uzun yasamaya bakabilirler. Bazilari ise tedaviyi reddedebilir.
Kanser arastirmalarin halen büyük bir hizla devam ettigi ve en büyük bütçelerin ayrildigi hastaliklarin basinda gelmektedir. Size simdilik yüzde yüz iyilesme olanagi verilmese de sadece on yil öncesinden bile fersah fersah ilerdeyiz merak etmeyiniz.
Bu kadar genis bir konuyu iki kisa yaziya sigdirmak kolay degil inanin. Kabaca da olsa güncel bilgiler verebildiysek ve çerçeveyi çizebildiysek ne mutlu. Anafikir kanserin pek çogumuz için gündelik yasamin bir parçasi olabilecegi gerçegine hazir olmak ve mücadeleye deger bir hastalik oldugunu akilda tutmak herhalde.